Son Yazılar

Ahlak ve Namus Kavramını Yozlaştıran Etkenler -1-

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi

Tarih, kültür, sosyal psikoloji üzerine yapmış olduğum araştırmalarda, istisnalar hariç, uygarlıklardan günümüzdeki modern toplumlara kadar hepsi, genel olarak ahlak ve namus kavramını, direkt, dolaylı kadın cinsiyeti üzerine şekillendirmişlerdir. Bu o kadar iğrenç bir anlayış ki kadın sosyal, siyasal, cinsel olarak her şeyi erkekle birlikte yaşarken, çoğu zamanda erkeğin zorlaması neticesinde gerçekleştiği halde, erkek yerine kadını suçlu göstermek en büyük ahlaksızlıktır. Yaşanan ahlaksızlıkları bir çocuğa sorsak dahi, erkeğin direkt suçlu olduğunu rahatlıkla ifade edecektir.

“SEMT-İ ÇUKUR” HAKKINDA

Adil Okay kullanıcısının resmi

 
 
3 fotoğrafçı / belgeselci arkadaşın  aylar süren  çalışmalar sonucu hazırladıkları bu sergi “kentsel dönüşüm” adıyla gerçekleştirilen bir kıyıma, toplu sürgüne, bir toplumsal travmaya dikkat çekiyor. Görmezden  gelinen başka / öteki hayatlara dokunuyor. Postmodern "Sınıf kardeşliği" söylemini de yerle bir ediyor.
Daha açık bir ifadeyle söyleyecek olursam: "Herkesin aynı gemide" olmadığını gösteriyor. Aynı gemide olanların bile kimisinin "küpeşte yolcusu" olduğu gerçeği yalın biçimde ekrana / objektife  yansıyor.
 
Göstermek ilk adımdır...

ŞAİRİN SORUMLULUĞU, ŞİİRİN GÜCÜ[*]

Temel Demirer kullanıcısının resmi

 
 
Sümerler’in ‘Gılgamış Destanı’nından beri köklü bir tarihe, geleneğe sahiptir şiir; Anton Pavloviç Çehov’a, “Yaşamın düzyazısı tüketildiyse, hiç değilse şiirine saygılı olmak gerek,” dedirtecek kadar…
“Dijital Çağ”, “Yapay Zekâ” çığırtkanlıkları ya da post-modern söylenceler için “tükeniyor” iddialarına malzeme yapılmak istense de; eskimeyenin peşindeki şiir, yaşam ile ilişkinin dile gelme hâli olarak var oluşumuzdur ve başkaldıran sevdalı insan(lık) olduğu sürece gündem maddemiz olacaktır.
El özet, şairler gitse de şiirleri kalacak, yaşayacaktır...

İnsan Birliğini Duygu Üzerine mi, Düşünce Temelli mi Kurmalıdır?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi

Duygu Birliği: Bilindiği üzre canlıların doğal biyolojik egosal güdülerine dayanarak gerçekleşen bir edimdir. Bunun insan yaşamında gerçekleşmesine baktığımızda, büyük sorunlara ve yanlışlara sebep olduğunu herkes biliyor. Örneğin içgüdüsel egolarımızın karşılanmasından tutalım maddi, sosyal ve siyasal ihtiyaçlarımız kendisini dayattıkça, en kolay ve kestirme çözümün, duygusal egoyla hareket etmek ilk akla gelendir. Duygu yüklü irade, her an yüksek derecede farklı istem ve bencillikleri dayattığından, insanın başka türlü hareket etmesini de engelleyendir.

Savaş Karşıtlığında ve Barışta Kim Ne Kadar Samimi?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi

Bireysel, bölgesel, kıta ve uluslararası çapta savaşa karşı olmak için, önce kültürel, maddi, siyasal ve askeri alt yapı kültürler oluşturmakla mümkündür. Sıralanan güven sağlayıcı yapıları oturtmayan kişi, topluluk ve devletlerin savaşa karşıyım demesi üçyüzlülüktür. 
 

Ama Eminim Ki

Ersin Kurt kullanıcısının resmi
Durma, git! 
Bu sefer tarumar etmeyeceğim kendimi
Hem, sen olmasan da uzayacak yine sakallarım
Fesleğenler sulanmazsa kuruyacak
İstisnasız güzel olan ne varsa
Seni hatırlatacak bana yeniden
Yine doğudan doğacak güneş
Ve batıdan batacak
Güçlü, güçsüzü ezecek her zamanki gibi
Çocuklar soğuk kış günlerinde mendil satacak
Ben, yine en çok siyah gömleğimi seveceğim
İşe geç kalacağım
Belki zaman zaman seni düşünüp kahrolacağım

DEVRİMCİ BİR GELENEK: AST[*]

Temel Demirer kullanıcısının resmi

 
Sabahattin Kudret Aksal’ın, “Tiyatro, sanatın tümü gibi bir okuldur. Eğitir, geliştirir insanı, dünyasının sınırlarını genişletir”; Genco Erkal’ın, “Tiyatro insandan insana bir iletişimdir. Araya elektronik ya da mekanik bir aygıt girmeden yapılan bir iletişim,” vurgularını önemsediğim için “Tiyatro kutsal amaçlardan gittikçe uzaklaşıyor,”[2] saptaması üzerine bir de 2000’lerde kafa yormakta yarar olduğunu düşünüyorum.

DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI XXXIII

Görülmüştür kullanıcısının resmi

 
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI
XXXIII
Madde 321: Sema Kaygusuz’un “Yüzünde Bir Yer” romanında şöyle bir pasaj yer alır:
“Bir dağ yamacındaki gümüş kırı kayaçların gözüyle bakıyordun olan bitene. Bir mekândın orada. Mekâna yayılan tinsellik sen içre kalıcı bir ruh haliydi. O gün hem kendini yanan alev, hem de ateşte ısınan insandın.” Farklı bir mekân ve bununla ilintili olarak zamandan bahseder Kaygusuz.

Diyanetin bu mu dünya

Veli Bayrak kullanıcısının resmi

Tabii o zamanlar Sivas’ın dört tarafı sularla çevrili. Şimdi sular çekildi cıs çıplak ortada kaldı. Zaten başlıca geçim kaynağımız da karides, kalamar, deniz anası, midye gibi deniz ürünleriydi. Kangal’da mesela eskiden Kangal köpeği falan yoktu, Kangal lüferi vardı. Sekiz on lüfer beş yüz koyunu götürür getirirdi.
 

Sayfalar

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...