Türkiye'de Ahlaki Yozlaşma ve Sosyal Çöküntü Nasıl Başladı?

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Bir toplum veya halk öldürülmek isteniyorsa, o toplumun hukuk, ahlak, din ve namus değerleri direkt, dolaylı şekillerde sürekli sulandırılarak dejenere edilmesiyle, topluca ölüm gerçekleşmiş olur. Ve bir daha da ahlaki kurallara göre yaşaması kolayca mümkün değildir o toplumun.

 
Öncelikle toplulukları belirli kural, düzen ve ahlaki ölçülerde yaşamasını sağlayıp, ulus olma niteliğine kavuşturan dört temel yapıyı hatırlayarak başlayalım. Bunlar Maddi Hukuk, Ahlak, Din ve Görgü kurallarıdır. Bir ülke ve toplumda ahlaki çöküntü başlamışa, o toplum ya dağılıp yok olur ya da bölgenin ilkesiz ve en ufak değeri olmayan sürüleri gözüyle bakılır.
 
Ülke ve toplumları belirttiğimiz duruma getiren etkenlerin başında, toplumsal sözleşmesi “Anayasa” ya işlevini yitirmiştir veya bilinçli olarak işlevsizleştirilmiştir. Bugün Türkiye’de hem mevcut Anayasa işlevini kaybetmiştir hem de bilinçli dejenere edildi.
 
İkinci nokta; topluma ahlak, ar, kural, görgü, insan ilişkisi öğreten eğitimin işlevsizleşmesinin yanında, inanılan dinin Anadolu toplum gerçekliğinin dışında, Arap kültürüne göre bir ahlak anlayışına sahip olmasıdır. Türkiye’de Anayasa, ahlak, din kurallarının nasıl işlevsizleştirilerek dejenere edildiğinin özeti kısaca şu şekildedir.
 
Beğenelim, beğenmeyelim Türkiye toplumunun hukuk, eğitim, ekonomi, ahlak yapısının temelleri, 1921-1924 yıllarında yapılan anayasa ile belirlenmiştir. Bu Anayasanın tartışılacak birçok yanı olmasına rağmen, tüm eksik ve yanlışlarıyla kötünün iyisi şeklinde 2000’li yıllara kadar öyle ya da böyle toplumu yönetti. Anayasa başından beri sorunlu doğmuşken, her on yılda bir askeri darbelerle gericileştirilmesi, ahlaki çöküntüyü daha da yükseltti. Buna her şeyin üstünde değer verilen İslam Din uygulamalarındaki ahlaksızlıklar da eklenince, ahlaklı, namuslu yaşandığını ifade etmek ahlaktan bir şey anlamamaktır.
 
Kimsenin inancıyla en ufak bir sorunumuz yoktur, isteyen istediği şeye inanır ve ona göre yaşar. Ancak toplumu rahatsız eden konuları dile getirmekte, bir ahlak ve insanlık görevidir. İslam dini gerek devlet tarafından gerekse inananlarca sürekli yüceltilip her derde deva gösterilirken, dini cemaatlerin kuran kurslarında çocuklara yaptıkları tecavüzlerin üzerinin örtülmesi, hangi ahlak anlayışına sığmaktadır.  İslam dininin ahlak yapısı bilindiği gibi kuran ayetlerinde, dini yönetici ve etkili kişilerin tüm özel zevklerine göre hazırlanmış olup, bunun hadislerle desteklenip çeşitlendirilmesi, tüm ahlak ve görgü kuralarının dejenere olmasını sağlamıştır.
 
Asırladır İslam devletlerinde yönetici, etkili ve zengin kişiler, yaptıkları yolsuzluk ve ahlaksızlıklardan dolayı bugüne kadar cezalandırılmadıklarına göre, İslam toplumlarının ahlak yapılarının ne olduğunu çok güzel özetliyor tüm pratikler. Aynı şekilde Türkiye’de İslam Dininin uygulatıcısı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptığı yolsuzluk, hırsızlık, lükse düşkünlük ve israfları dünyaya yayılmıştır. Bu din bezirganları halka açlığa, yoksulluğa kanaat getirin derken, kendileri Mersedesle gezip, lüks içerisinde yaşamaları, İslam’daki ahlaksızlığın dışa vuran bir örneğidir. İkinci örnek; dünya genelinde yaşanan corona ve savaşlar bahane edilerek, fiyatların astronomik derecede yükseltmesi, Türkiye toplumu ahlaken çökmüş demektir. Diğer taraftan savaşın birebir yaşandığı ülkelerde böyle bir anormalliğin yaşanmaması, Türkiye halkının bunu büyük bir ranta çevirmesi, nasıl bir ahlaksızlıkla yaşadığını çok güzel tanımlıyor. Ve iktidar olan siyasi anlayış bu ahlaksızlığı durduramayıp önünü alamıyorsa, devlet ve toplum tümden dejenere olup bitmiştir.
 
Dünya genelinde ahlaksızlığı tetikleyen diğer etkense, başta teknolojik gelişmelerin sağladığı kolaylıkla, devletlerin daha da zengin olmak için her türlü çirkinliğe başvurmaları, birey ve toplumlarda yüksek derecede yozlaşmalara yol açmıştır. Ülkeler düzeyinde ahlaksızlaşmanın dibe vurması devam ederken, Türkiye gibi her şeyi göstermelik, bilimsellikten uzak, başkalarına özenerek yaşaması neticesinde, ahlak ve sosyal çöküntü daha da derindir.
 
Türkiye’de kendisini toplum öncüsü gören tüm siyasi düşünce din, inanç, kültür savunucuları, dünyada yaşanan sınır tanımamazlıklardan güç alarak, bireysel anlamda büyük bir yozlaşmayı en çok yayanlardır. Ve tamamen bencil bir yaşamı gerçekleştirmek için ne yasa, ne dost, ne yoldaş, ne arkadaş, ne akraba, ne utanma ne de ahlak kuralı tanımadan, egoist amaçlarını her şeyin üstünde görmeye devam etmekteler. Bu yozlaşma Türkiye’de ve Türkiyeli olan hemen hemen her bireyde yüksek derecede görülmektedir. Öyle bir noktaya gelindi ki para, lüks ve özel zevkten başka, en ufak ilke, kural tanınması, tüm bilgi ve kültürel değerlerin etkisini saman alevine çevirmiştir. Kendimizi samimice sorgulayıp bulaşılmış olunan ahlaksızlıklardan arınırsak, ileride söyleyecek birkaç sözümüz belki olacaktır. Toplumun takdir edeceği ölçülerde arınmayan hiçbir kişi, ben ahlak ve ilke sahibiyim diyemez, diyen de en büyük yalancı ve ahlaksızdır.
Cemal Zöngür
 

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...