FELESEFENİN DİPSİZ KUYUSU III

Görülmüştür kullanıcısının resmi
"Kehanet rüyalarına inanç zindanda pek yaygındır. Bol bol kahin, parlama fırsatını zindanda bulur. Kahin doğulmaz. Kahin olunur! Efsane olmuş kahinlerden biri de bizim Yayla’dır. Şimdiye kadar hiçbir rüya yorumu gerçekleşmemiş olmasına rağmen iflah olmaz rüya tutkunları ve falkolikler soluğu her sabah onun huzurunda alırlar. Yaa, fal da bakar Merlin Yayla. Hem de çeşit çeşit. Kahve, çay, su, yoğurt evet evet yoğurt! Gökte uçan kuşlara bakarak bile okur geleceği. Üstelik Sümer ve Mısır rahiplerini gölgede bırakacak ustalıkta bir astroloji uzmanıdır."

 

LEYLA ATABAY   L TİPİ HAPİSHANE A11 ALANYA -ANTALYA
      Borges’in “Funes” adlı bir hikaye kahramanı vardır. Funes, yaşadığı her anı saniyesi saniyesine hatırlama yeteneğine sahiptir. Bu durumda bir saatlik bir anıyı hatırlamak tamı tamına bir saat sürer on dakikalık telefon görüşmesinin veya kırkbeş dakikalık bir açık görüşün anlatılması aynı zamanı gerektirir diyelim (hadi hepimiz Funes olalım), buna yorumları da ekleyelim. Ama yetmez! Bir de Deleuze’un parantez açma yöntemini ekleyelim. Örneğin; “Annemin selamları vardı. Sağlığı iyiydi (Gerçi geçen yıl hastaydı ya tam iyileştiğini sanmıyorum (Geçen yıl hastahanedeyken ona kardeşim refakat etmişti (Kardeşim hastahanede bir hemşireyle tanışmış. Hemşire Van’lıymış (Van çok güzel şehir. Çocukken bir Van kedisi görmüştüm (Ben en çok tombul İran kedilerini seviyorum (İran tarihinde, mesela atlar çok mühim (,,,, (... (....
      Durumu şöyle formüle edebiliriz; bir anın (A diyelim) her defasında yeniden yeniden ve yeniden anlatımı (bu da Y.Y.Y olsun) ve parantez açma (PA). O halde
A = YAxY.Y.YxPA = sonsuzluk. Ömür biter konu bitmez! On dakikalık telefon görüşmesini tam bir hafta yani bir dahaki telefon görüşmesine kadar anlatan bir arkadaş bile vardır. Sırf bu yüzden “Temcit pilavı” lakabına hak kazanmıştır. Ekstradan “Gına Geldi” unvanı da vardır.
      Peki! Kadınların sabah uyanır uyanmaz yaptığı ilk işlerden biri nedir? Kahvaltı mı? Onu herkes yapar. Makyaj mı? Değil. Temizlik? Nıç. Söylüyorum; rüya anlatma ve yorumlama!
      Her kadın, özellikle kırkından sonra (bu arada kadınların yaşına öğrenmek için bir ipucu!) profesyonel bir rüya yorumcusudur. Gençken daha realist, pozitivist bir yaklaşımla ele alır rüyaları. Rüya “olanın” bilinçaltı yansımasıdır. Kişilik çözümlemeleri ve çocukken yaşanmış travmaların analizi için ideal malzemelerdir rüyalar. Ama kırkından sonra Freud’a ve cümle bilime tekme basılır ve mistisizmin o tatlı büyüsüne kucak açılır. Rüya artık olanın değil, olması istenilenin, olacak olanların işaretlerini barındıran sihirli bir alemdir. Ehh, bu alem bilimsel açıda da kuantum teoremi ile desteklenir (Ah kuantum! Senin destek olarak kullanılmadığın kuram kaldı mı ki!)
      Kehanet rüyalarına inanç zindanda pek yaygındır. Bol bol kahin, parlama fırsatını zindanda bulur. Kahin doğulmaz. Kahin olunur! Efsane olmuş kahinlerden biri de bizim Yayla’dır. Şimdiye kadar hiçbir rüya yorumu gerçekleşmemiş olmasına rağmen iflah olmaz rüya tutkunları ve falkolikler soluğu her sabah onun huzurunda alırlar. Yaa, fal da bakar Merlin Yayla. Hem de çeşit çeşit. Kahve, çay, su, yoğurt evet evet yoğurt! Gökte uçan kuşlara bakarak bile okur geleceği. Üstelik Sümer ve Mısır rahiplerini gölgede bırakacak ustalıkta bir astroloji uzmanıdır.
       Kant en temel konuları boşu boşuna akla bağlamamış. İş duygulara kalsa yandı gülüm keten helva! Fal olsun, rüya olsun gönül gözü gerektirir gerektirmesine ya, ama bugün başka bakar gönül gözü, yarın başka! Bu yanar döner gönül gözü her falda aynı kişi için her defasında başka bir gelecek görür. Yayla üç gün boyunca her sabah kahve falı baktıran bir arkadaşa, ilk gün “üç yıl sonra dışarıdasın”, ikinci gün “üç ay sonra dışarıdasın!” üçüncü gün “üç hafta sonra dışarıdasın” gibi çelişkili kehanetlerde bulunmasına rağmen falkolik dördüncü günde elinde kahvesi Yayla’nın karşısına oturmuş, heyecanla geleceğini okumasını istemişti.
       Bizim Nostrayayladamus öyle kolay kolay uzun süreler vermez. Elinden geldiğince “yakında çıkacaksın”a getirir okuduğu kaderi. Yayla’nın açtığı fallardan birini örnek verecek olursam, aşağı yukarı şu şekildedir;
      “Yayla! Şu kahve falıma bakıver lütfen!”
      “Dur, gönül gözüm açılsın”der Yayla ve birkaç dakika gözlerini yumar.
      “Tamam mı?”
      “Tamam. Ver bakalım. Hımm, evet, hımm. Bir yılan görüyorum”
      “Yılan mı? Çok kötü ya! Nıç. Nıç!”
      “Yok. Yok! Yılan değil ip bu, ip”
      “İp mi? Hayırdır inşallah! Başıma bir çorap mı örülecek?”
      “Nıç. Saç teli de olabilir”
      “Saç teli mi?”
      “Yok, yok. Kuş tüyü bu.”
      “Kuş tüyü mü? İyi mi bari?”
      “Vallahi basbayağı kanat bu! Kuş kanadı!”
      “İyi haa? Çok mu iyi?”
      “He, he. Çoktan da çok iyi. Kuş kanadı eşittir özgürlük! Kısa zamanda dışarıdasın. Gözün aydın. Yarın getir yine bakayım!”
       Yayla’nın rüya yorumlarına gelince. Rüya gören kişi sanki hayatında ilk kez rüya görmüş gibi büyük bir heyecanla Yayla’nın karşısına oturur. Olay kahvaltı masasında geçer hep.
       “Dün gece bir rüya gördüm!”
       “Hayırdır inşallah!” der herkes bir ağızdan “Hayırdır umarım” der pozitivist olanlar.
       “Yayla! Çok çok ilginçti rüyam. Bana mavi bir kuş göründü” der. Ama eğer pozitivist ise “Mavi bir kış gördüm” der.
       “Mavi mi? Keşke beyaz görseydin!” der Yayla hayıflanarak.
       “Haa. Ama bir at da gördüm. O beyazdı işte!”
       “Keşke beyaz kuş görseydin, daha iyidir”
       “Kuş kanatlanıp beyaz at ile beraber gidiyordu”
       “İşte kuş beyaz olsaydı çok çok iyi olurdu”
       “Ama derler ki kuş da at da uğurludur”
       “Öyle de! Beyaz kuş daha iyi!
       Yaklaşık yirmi beş yıl evvel Yayla’ya bir rüyamı anlatmıştım. Bu rüyaya yorumu; “yakında çıkacaksın!” olmuştu. Yirmi yıl boyunca beklememe rağmen rüya çıkmayınca kendisinden hesap sordum.
      “Yayla! Hani yirmi yıl önce rüyamda bir gölün kenarında, üzerimde mavi bir elbiseyle dolaşıyordum da, sana anlatınca yakında çıkacağımı söylemiştin. Ne oldu, haa?”
      “Ohoo! Sen de çok acele ediyorsun!”
      Otuz yılı tamamlayıp dışarı çıktığımda Yayla’nın şöyle diyeceğinden adım gibi eminim; “Ben sana demedim mi?”
      Esas bir de onun astrolojideki uzmanlığı var ki, ohoo dillere destan. Gece vakti pencereden görünen yıldızlara bakar ve dünyayı nasıl bir geleceğin beklediğini satır satır okur. Kosmosu avucunu içi gibi bilir.
      “Aa! Çok güzel. Şu görünen Minik Ayı Zodyak kuşağından. Bu da Öküz. Kova şuradaki. Şu da Oğlan”
      “Oğlak olmasın?”
      “Yok. Oğlak ayrı Oğlan da ayrı. Buğday ile Başak yıldızı gibi”
      “Haa, evet. Şu küçücük pencerenin açısından tüm yıldız kuşaklarını görebiliyorsun, yetmedi kendin keşif yapıp, isimlendiriyorsun”
      “Dur, dur. Kafamı karıştırma. Bak şuradaki de Çoban Yıldızı. Büyük Boğa ile Çoban Yıldızı uğur getirir. Kova ile Başak da uğursuzluk”
      “Şu an gökte uğur mu var, uğursuzluk mu?”
      “Uğur da var, uğursuzluk da!”
      “Bu durumda bir şey öğrenmiş olmadık. Hem o-hem o! Schrödinger’in kedisi!”
      “Ee, canım. Her şeyi de bilemem ki!”
      Görüşten dönenlerin gürültüsüyle ortalık mahşer gününe döndü. Yayla’yla beraber içeriye girdik. Dışarıdan gelen selamlar, sevgiler kanat çırpıyordu koğuşta. Hemşehrim Tombiş yanıma gelerek annesinin selamlarını iletti.
DEVAM EDECEK
Resim. Aynur Epli
 

Kategori: 

Yorumlar

Alihan Demir kullanıcısının resmi

Alihan Demir tarafından tarihinde gönderildi

Akıcı bir yazı. Deyimler sayesinde hızlı okunan bir metin. Sonuna kadar merakla okudum. Yazarı güçlü kaleminden dolayı kutlarım.

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...