DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI XXI

Görülmüştür kullanıcısının resmi
"John Tomlinson’un “Küreselleşme ve Kültür” (Ayrıntı) kitabında şöyle der: “Tao-te Ching, Beethoven’in son dönem Quartetleri, Picasso’nun Guernica’sı ya da Robert Mapplelthorpe’un fotoğraflarının, NYPD Blue dizisinden, bir Spice Girls albümünden, Prenses Diana’nın ölümü üzerine medyada çıkan haberlerden, futbol “fanzinlerinden” ve son çıkan Levis reklamından “kültürel metin” olarak ne eksiği ne fazlası vardır. Hepsi, insanlar bunları varoluşlarını anlamlandırmada kullandıkları sürece kültürel bir metindir.” Gerçekten öyle mi? Sapla samanı birbirine karıştırdığını düşünüyorum. Tüketim toplumunun sakız gibi çiğnediği şeylerle sanatsal yapıtlar birbiriyle aynılaştırılamaz… " Ayhan KAVAK 2 Nolu T Tipi Hapishanesi S-17 Tarsus/MERSİN

 
DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI
XXI
 
Madde 201: “Yaşama Uğraşı”nda Cesare Pavese bir saptamada bulunur: “Bir hikayenin ilk satırı bir kere yazıldı mı, bütünü tasarlanmış demektir-anlatım, hava ve olaylar dizisi-. Bundan sonra bir sabır sorunudur. Hikayenin gerisi bu ilk satırdan gelişip tamamlanmalıdır.” Gerçekten ilk satır veya pasaj yazıldı mı ardı sıra çorap söküğü gibi gelir.
 
Madde 202: Kimi edebi öykü ve romanların ilk cümleleri bir nevi epigraf haline gelmiştir. Bu yüzden bu cümlelere çokça atıf yapılır. “Bana İsmail deyin” gibi. Örnekler çoğaltılabilir. Bazen de metne nokta koymadan önceki pasaj da adeta yazarla özdeşleşir, alıntılanır.
 
Madde 203: Sait Faik’in “Haritada Bir Nokta” adındaki öyküsünün son pasajı çokça alıntılanır, “Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Adanın tenha yollarında gezerken canım sıkılınca küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tutup öptüm. Yazmasam deli olacaktım.”
 
Madde 204: Fethi Naci, “Batı romanı, daha doğrusu roman, “birey”i anlatır; burjuva toplumunun insan örneği olan bireyi. Bu romanlarda bireyin bitmez tükenmez zenginliklerle dolu iç dünyası betimlenir. Bu romanlarda bireyin günlük yaşamının en küçük olayları, kafasından geçenler son derece önemli, değerli olaylar, durumlar olarak gösterilir; çünkü roman kahramanı artık başlı başına bir dünyadır, toplumun dünyasına eşit bir dünya…” der. Kanımca romanı burjuva birey ve değerleri üzerinden izah etmek, günümüz roman sanatını kategorikleştirmedir. Romanı burjuvazinin alanına hapsetmektir. Toplumsallaşmış insanlığın hali pür melalini görmezden gelmek demektir.
 
Madde 205: Sergey M. Eisenstein’in Film Duyumu eserinde H. Ellis’ten bir alıntı dikkatimi çekti; Ellis, “Sarı, kıskançlığın, çekememezliğin, ihanetin rengi oldu. Yahuda resimde sarı giysiler içinde gösterildi ve kimi ülkelerde Yahudiler böyle giyinmek zorunda bırakıldı. Fransa’da 16. Yüzyılda hainlerin ve suçluların kapıları sarıya boyanıyordu” der. Sarı sendika denince de böyle anlaşılır. Yaşar Kemal de “Kale Kapısı” romanında sarıyı, “kıskançlığın, çekememezliğin, ihanetin” rengi biçiminde kullanmıştır. Salman’ın sarı dana bürünmesi, sarı köpeği, sarı saçları gibi tanımlamaları buna delalettir.
 
Madde 206: Fransızca “tahta at” anlamına gelen Dada’dan yola çıkılarak kurulan önemli sanat ve edebiyat akımına Dadacılık denmiştir. Dada hareketi de diyebileceğimiz bu akım öyle kalıcı bir etki bırakmasa da Gerçeküstücülüğün yolunu açmıştır. “DADA Hiçbir şey Anlatmaz” ilkesiyle geleneksel kültür, sanat ve yerleşik değerlere karşı gelen bu akım rastlantı ve sezgiyi kullanarak gerçeğe ulaşmayı öngörürken alaycı bir üslupla eserler de verir. I. Dünya Savaşı’ndan 1923’e kadarki süreçte Tristan Tzara, Aragon, Breton, Saupault bu akım içinde yer almıştı. Bir bakıma somut şiirin, deneysel şiirin öncüsü olmuşlardır.
Madde 207: Buket Uzuner’in “Yazın Öyküleri” kitabında, yazın öyküleri için; “… edebi roman (diğer bütün roman çeşitlerinden farklı olarak) “meselesi olan yazarların eninde sonunda görmek durumunda kaldıkları bir yoldur. Meseleniz ve bu mesele hakkında söyleyecek sözünüz varsa, bunu kurgu edebiyat dünyası içinde en iyi biçimde romanda yapabilirsiniz. En mükemmeliyse, ah elbette şiirdir!” Kanımca taşı gediğine oturtmuş Uzuner. Ya meselesiz yazılan roman ve şiirlere ne demeli?
 
Madde 208: Uzuner, “Şiirin Kızkardeşi Öykü” öyküsünde Çetin Öğretmene şunları söyletir, “Şiir, insan yaratıcılığının en üst noktalarından biridir. Şiir, umudun, sevginin, acının ve dayanışmanın evrensel dilidir.” Çetin öğretmen bir başka konuşmasında da; “Şiir gerek ritmi, gerek estetik yapısı, gerekse biçimiyle hiçbir düzyazı türünün sahip olmayacağı kadar büyük bir güce, etkiye ve güzelliğe sahiptir çocuklar. Bu yüzden her çağda ve her dilde iyi şairler az yetişir…” der. Herhalde Uzuner’in aklına Düzyazı (Mensur) şiirler gelmedi. Yine de şiire duyduğu bağlılık tartışılmaz…”
 
Madde 209: John Tomlinson’un “Küreselleşme ve Kültür” (Ayrıntı) kitabında şöyle der: “Tao-te Ching, Beethoven’in son dönem Quartetleri, Picasso’nun Guernica’sı ya da Robert Mapplelthorpe’un fotoğraflarının, NYPD Blue dizisinden, bir Spice Girls albümünden, Prenses Diana’nın ölümü üzerine medyada çıkan haberlerden, futbol “fanzinlerinden” ve son çıkan Levis reklamından “kültürel metin” olarak ne eksiği ne fazlası vardır. Hepsi, insanlar bunları varoluşlarını anlamlandırmada kullandıkları sürece kültürel bir metindir.” Gerçekten öyle mi? Sapla samanı birbirine karıştırdığını düşünüyorum. Tüketim toplumunun sakız gibi çiğnediği şeylerle sanatsal yapıtlar birbiriyle aynılaştırılamaz…
 
Madde 210: Stefan Zweig’in Nietzsche’yi de ele aldığı, “Dünya Fikir Mimarları” eserinde Nietzsche’nin Zarathustra (Böyle Buyurdu Zerdüşt) için dikkat çekici bir alıntıya parmak basar.
                Zarathustra’nın “Dokuzuncu Senfoni’nin (Beethoven) ilk cümlesinin ruhunda yazılmıştır.” Ayrıca müziği de acı çekme aracı biçiminde değerlendirdiğine de vurgu yapar. Kanımca doğru ve yerinde kullanılan müziğin edebiyata sirayet ettirilmesi nitelikli verimlerin açığa çıkmasını sağlar…
Devam edecek!
Ayhan KAVAK
2 Nolu T Tipi Hapishanesi S-17
Tarsus/MERSİN
 

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...