İranlı Kadınların İsyanı Sosyalistlere Ne Anlatıyor?[1]
“Yüreğiniz ferah olsun,
olabildiği kadar.
En uzun gecelerin de
bir sabahı var.”[2]
“Yüreğiniz ferah olsun,
olabildiği kadar.
En uzun gecelerin de
bir sabahı var.”[2]
Sol düşüncenin asli görevi bence şunlar olmalıdır:
Ülkemizdeki kötüye giden bu tabloyu tersine çevirmek suretiyle yurttaşlarımızın satın alma gücünü ve refah düzeyini yükseltmektir. Bunun için yeni projeler üretmektir..
Alternatif bir programın ana başlıkları şöyle sıralanabiliriz.
Yazdıklarım günümüzün koşullarına göre ülkenin ihtiyaca göre bu genişletilebilir veya kısaltılabilir, bağlayıcı değildir.
*Çağdaş hukuk devleti, demokrasi, laik, sosyal ve hukuk devleti esaslarına dayanan bir ülke yaratmak ve halkını yaşatmak.
Dünyanın her yerinde din ve siyasetteki bölünmeler, toplumların kültürel niteliksizliği, yabancısı olduğu dil, din kültürü sahiplenme ve adaletsiz ekonomik paylaşımla doğrudan bağlantılıdır. Özellikle kültürel niteliği gelişmemiş toplumlar, bağımsızlık ve özgürlük adına egemen olan dil, dini kültürler üzerine, akla mantığa aykırı efsaneler üretmeyi en iyi siyaset ve politika görürler. Buna bir de kariyerizm, maddiyat eklendiğinde, bu tarz siyasi ve dini yapıları uyandırmak hiçbir zaman mümkün değildir.
bir köşe yaptım
ve orada yaşadım.”[1]
“Büyük” sıfatına layık bir yazardı.
“Herkesi öldürüyoruz, sevgili dostum, kimini kurşunlarla, kimi sözlerle, kimini yaptıklarımızla ve kimini de şimdiye kadar yapmadıklarımızla,” der ve eklerdi:
“Her şeyi anlıyorum. Ve bu beni öldürecek.”
Kanımca “Bir çocuğun ölümünü görmektense evrene geliş biletimi iade etmek isterim,” diyen Onu vahşet dünyasını kavraması kahretti ki, tam da bunun için ardı ardına sıralamıştı:
Öğrencilerin barınma yani Yurt Sorunu, üniversite dünyasıyla çok yakından ilgili olduğu için gelin bu konu hakkında düşüncelerimizi paylaşalım.
Bir anne, baba, dede, nine, dayı, amca, teyze, hala... oğlunun ya da kızının üniversiteyi kazandığında sevinir ve çok da mutlu olurlar. Bu sevinçlerini herkesle paylaşmak isterler.
Kızılbaşlıkta tanrı yerine insanı yüceltme, ana, güneş, ateş, su ve toprağı temel almak, Poloteist doğacı dinsel inançlardan gelen bir kültürdür. Doğacı inançlar tek tanrıcı dini inançlar gibi radikal, yobaz, gerici ve bağnaz değildir, olamazlar da. Pir Sultan Abdal’ın Kızılbaşlığı ve Şiiliği bu temel gerçeklere göre değerlendirilmelidir.
Ancak bir roman yazarken ihmal edilemeyecek bazı unsurlar bulunmaktadır. Bunlar:
1) Konunun bulunması;
2) Konuya uygun karakterlerin geliştirilmesi;
3) Yazacağınız roman türünde birçok kitap okunmasıdır.
Bununla birlikte biz yine de size romanınızı yazarken işinize yarayacak birkaç ipucunu yabancı yayınlardan derledik:
Edilgenliğin Alevilere derin etkisi sonucunda, kendilerini kabul etmeyen düşünce ve öncülere sahiplenmeleri, içine düştükleri boşluğu doldurma psikolojisidir. Kime, neye inanılıp inanılmayacağına bakılmadan, birazcık duygularını okşayan kişilere sorgusuzca bağlanmayı, Aleviler marifet, evrensellik görmekteler. Halbuki öz değerleriyle öncüsünü yaratmayan toplulukların evrenselliği söz konusu olmayacağı gibi, bu tarz anlayışlara kimse itibar dahi göstermiyor. Kendisi olunmadan evrensellik gibi üst kültürel kavramları sahiplenmek, daha ağır sonuçlara yol açmaktadır.
Tarihle yüzleşmek; halkların etnik, (Dil) din, (İnanç), örf, adet, aile, insan ilişkileri, ekonomi, kültür, eğitim, ulus ve emek sermayeye bakışlarını, enstitü ciddiyetiyle inceleyip ucube olanları atmaktır. Sıralananlarda temel değişimler yaratılmadan, çağdaş ulus ve sınıf kültürünün bir toplumda oturacağını düşünmek, ham hayalciliktir. Sol ve Aleviler, toplumsal sorunları bilimsel, bağımsız ele alıp halkları tarihleriyle yüzleştirmeyi, zaman kaybı ve gereksiz uğraşı gördüler.
Oysa 12 İmamlarda olduğu gibi Nesimi’nin inanç, ibadet ve kültürüyle, Alevilerin inanç, İbadet ve de kültürleri birbirine tamamen zıt, ayrı dünyalardır. Nesimi’nin biyografisi incelendiğinde, bu gerçek daha net görülebiliyor. Şii İslam kurallarına inanıp ibadet eden Arap, Azeri ve Farsların, Nesimi gibileri her türlü yüceltmeleri, Nesimi’nin inanç, yaşam pratiğiyle tamamen aynı olduğundan, bu halklar dinsel bakımdan kendilerince doğru olanı yapıyorlar.