Sol, Demokrat ve Aleviler Geleceğe Nasıl Bakmalı?
Herkesin şahit olduğu gibi, Türkiye’de özellikle eğitim görmüş ve kendisini entelektüel sayan sol, Aleviler ve liberaller, gizli ya da açık milliyetçi düşünce yapısını henüz aşmış değiller.
Herkesin şahit olduğu gibi, Türkiye’de özellikle eğitim görmüş ve kendisini entelektüel sayan sol, Aleviler ve liberaller, gizli ya da açık milliyetçi düşünce yapısını henüz aşmış değiller.
belki bi cesaret,
Belki bi çılgınlık,
Belki bi şiir, belki bi çay.
Olur ya, belki…”[2]
Merhaba, Dostlarım, Kardeşlerim,
Yıllar önce üniversiteden ayrılmak zorunda bırakıldığımda, ayrıldığımın sadece çürümekte olan bir kurum olduğunun farkındaydım.
Aynı düşü paylaştığım sizlerle ise yolum hiç ayrılmayacaktı.
Ayrılmadı da…
Maya Kültür Sanat Kolektifinin bir imecesi olarak hazırlanan MayaDergi, ikinci sayısıyla okuyucularıyla buluştu.
MayaDergi #2 “Günümüzde işçi sınıfı sanatı-edebiyatı var mı?” başlıklı dosya konusu ile post-modern yoz edebiyata karşı; Marksizm, sınıf ve sanat bağlamında bir tartışma açıyor. Günümüzde sınıfların var olmadığını, dolayısıyla bir sınıf edebiyatından söz edilemeyeceğini savunan düzen aktörlerine karşı MayaDergi, devrimci gerçekçi bir tavrı sahiplenerek yeni ve sömürüsüz bir geleceğin nüvelerini taşıyor.
İslam’da dahil Hıristiyan ve Yahudi din kültürüne sahip toplumlarda da bu iğrençlikler yaşanıyordu. Batılı toplumlar çağdaş modern kültürü kabul edip, anayasalarını bu mantık üzerine şekillendirdikten sonra, dinsel her uygulamayı yasakladılar. Eğitim ve insan ilişkilerini çağdaşlığa göre uygulamaları neticesinde, dine inanan ya da inanmayan kişiler içerisinde, istisnalar dışında, söz konusu ahlaksızlığa kolayca kimse cesaret edememekte.
adaleti bozuk düzene,
sessiz bir küfürdür.
Gülümseyin.”[1]
“Kendime öğüt”de, “uslanma hiç, hep deli kal/ büyüme sakın, çocuk kal,” derdi.
“Bi bok bilmiyorsun. İşin kötüsü, bi bok bilmediğini de bilmiyorsun” diyen doğruluk, çalışkanlık ve vazgeçmeme simgesi; erdem timsali üstat mizahçıydı.[2]
“Böyle Gelmiş Böyle Gitmez” diyen ‘Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ın, ‘Zübük’ün müellifiydi.
Başta kendi halkları olmak üzere çevrelerini koruyacak yapıda olmaları, emperyalist saldırganları ciddi anlamda korkutup frenliyor. Bu devletler yeniden 21. yüzyıl gerçekliğine göre, insani enternasyonal blok şekline dönüştürülürse ezilenler, horlananlar için yeniden önemli bir umut olacaktır. Çünkü şimdiye kadar dünyanın en demokrat ülkeleri olarak bilinen Avrupa, hiçbir halkı ve toplumu net olarak insani haklarına kavuşturmadığı gibi, bilinçli olarak sürekli sürüncemede bıraktı. Halk deyimiyle bu bir Çin işkencesidir.
“Ben sanatçı değil, iletim için, özellikle devrimci iletim için çalışan bir sanat işçisiyim,” diyen Onun hakkında (ya da vesilesiyle) bir hayli yazıp/ çizdim;[2] bunu ve hatta daha da fazlasını hak etmişti.
Kolay mı?
Filmlerinde politikaya değinmeden edemeyen ve eleştiriyi sanatla harmanlamayı iyi bilen sinemanın Mao’su, Karl Marx’ı, Bertolt Brecht’iydi kanımca; Ona sinemanın ‘Pablo Picasso’su da derlerdi.
Cemal Süreya’nın, “Dokunulmasa da, görülmese de,/ Kalpte yer verilir bazısına; nedensiz...”
Turgut Uyar’ın, “Herkesin bir gideni vardır,/ İçinden bir türlü uğurlayamadığı...”
Maya Kültür Sanat Kolektifi yazarlarından Mustafa Güçlü, İzmir Kitap Fuarı'nda okuyucularıyla buluşacak. İmza ve tanışma etkinliği, 30 Ekim'de, saat 11.00-15.30 arasında TYS (Türkiye Yazarlar Sendikası) standında gerçekleştirilecek. Dostlarımızı bekliyoruz...
Biliyorum: Kimileri için “nazik” bir mesele, ya da oldukça mesafeli ve sakınımlı olunan bir soru(n)dur “İnanç” ve ateizm ile tavır…
* * * * *