Tarık
"Gel oğlum benim bahtı kara oğlum." dedi ve oğlunu bağrına basarak kendisi de katıla katıla ağlamaya başladı.
Tarık'ın şalvarı yırtılmış, gömleği kirden katmerleşmişti. Ana özlemi, baba özlemi içindeki Tarık on bir yaşındaydı henüz. Ağustosta annesi ağır bir şekilde hastalanmış çok geçmeden Gaziantep Amerikan Hastanesi’ne yatırılmıştı. Hastalıktan kıvranarak ölümle pençeleşen ana çocuklarını düşündükçe kendinden geçiyordu. Hele hele Tarık aklına gelince yüreği parçalanıyor, mahvoluyordu.