Dersim'de Son Söz

Haydar Karataş kullanıcısının resmi
BDP’nin Dersim’deki seçim söylemini konu aldığım makale dün gece eve geldiğimde 12 bin ‘in üzerinde kişi tarafından okunmuştu. Yüzlerce, eleştiri, tepki ve destek maili gelmiş ve bugün de bir o kadar kişi tarafından okunacağına işaret ediyor

Doğrusu durumun bu kadar vahim olduğunu bilmiyordum.

İki yönlü tepki soruları var. Gayet doğal, Kürt siyasetine yakın olan arkadaşlar, yoğunluklu olarak Dersimlilerin ulusu nedir sorusunu yöneltmişler. Howard Zinn'in Amerikan halkına dair yazdıklarını hatırlatmak isterim. Bazı coğrafyalar üst üste binmiş kimliklerden oluşurlar. Ben kimlikleri etnik gören biri değilim, etnik kimliğin tarihi son iki yüz yıldır var, belirgin daha doğrusu ancak coğrafik kimlikler binlerce yıllık bir birikimin sonucudurlar. Adana, Urfa, Kars, Hatay, Dersim gibi şehirler; insanlar farklı dilleri konuşsalar da etnik kimlikten ziyade coğrafik kimlik özelliği taşırlar. Babam derdi: “Milete Gola Dersim” yani Dersim havzasının milletleri. Ya da Kırmanciye belekı, yani renkli kırmanciye. Bu eşitlikçi bir kabuldür ve dile vb. şeylere bakmadan bir kader birliğini ifade eder. En iyi örnek Adana’dır.

Adana'daki Arap, Fellah, Kürt, Türk ve Türkmen o şehre geldikten bir kaç on yıl sonra Adanalı olup çıkıyor.

Bana göre günümüz devlet modeli kendi coğrafyasında yaşayan bütün dillere sahip çıkmalıdır, bir köy Arapça konuşuyorsa Arapça öğretmen göndermeli, Kürtçe konuşuyorsa Kürtçe, Türkçe, Zazaca, Lazca, Gürcüce, Çerkezce konuşuyorsa o dilde… Bu nedenle Türkiye, Kürdistan, Ermenistan kavramları insanın doğasına aykırı olduğunu ve sorunlu olduğuna inanıyorum. Mesela, Kürdistan varsa Ermenistan, batı Ermenilerin yurdu neresidir, Ermenistan varsa Mezopotamya uygarlığı neresidir? Mezopotamya ismi kalıcıdır, tarih dolayısıyla coğrafik olmalıdır. Çocuklarımıza tarih dersi verirken, yavrum bizden bin yıl önce şu dili konuşanlar yaşıyordu burada, beş bin yıl önce şunlar, şimdi biz varız. Ancak coğrafyanın ismini uluslaştırmak kendinden önce orada yaşayanları yok etmekle başlıyor.

Anadolu bu ölümü yaşadı. Türkiye kavramı bu yok olmayı ifade eder bana göre. İsviçre Anayasasında, İsviçre ulusu dört dilden oluşur der. Bu dilleri sıralar ve ardından yaşayan yabancıları. Bu makullüktür. Dünyanın hiç bir yerinde İsviçreli Alman ulusundan denmez. Çünkü İsviçre’nin yüzde 60 Almanca konuştuğu halde Alman değildirler.

Diğer tepki ise, Öcalan'ın laiklik söyleminin Mustafa Kemal'den ileri olduğunu söylememe olmuş. Bu yararlı bir tartışmadır, Mustafa Kemal’in tekke ve zaviyeleri kapatarak laiklik adı altında bir Sünni İslam devleti kurması, yerel inançlara büyük darbe indirmiştir. Fener Rum Patriği meselesi dahi tek başına Kemalizm’in laiklikten uzak olduğunu gösterir. Ancak batı normludur, benim değerlendirmem o yönlü. Öcalan ve Mustafa Kemal’in laiklik algısını konuşmak iyidir derim.

Dersim nasıl el değiştirdi?

Hiç girmek istemem bu soruya, ancak şu kadarını söylemekle yetineyim. 1938’de boşaltılan köylerin aynısı 1994 köy boşaltmalarında gerçekleşti. Hatta 1938’de listelerde olup da boşaltılmayan Dersim köyleri 1994 yılında toptan boşaltılmıştır.

Bu köyler ağırlıklı Be-So yani Kırmançki konuşan köylerdi.

1938 olaylarında daha Kürdi olan ve bugün Kürt hareketiyle daha uyumlu görülen Mazgirt ve Pertek’te o zamanlar Alevi ocakları hedef alındı.

Bu boşaltılan köyleri devletin hangi kritere göre yaptığını bilmiyorum. Kırdaşki konuşulan köylerde Alevi ocakları tar u mar edildi, ancak toplu göçertme olmadı. 1994 yılında gene aynısı oldu.

BDP’ye yakın yazılı basında çıkan tanımlamaları zaman zaman eleştirdim. Bizzat konuştum da, mesela Dersim’de Dengbej kültürü yok dedim, ancak buna rağmen gazetelerde ve TV’lerde Dersim’in hayattaki en yaşlı ozanı için Sılo Qız’ı Dengbej yazmaya devam ediyorlar. İyi de kardeşim anne babana sor bakayım Sılo Qız’a ne der? Dengbej diyen bir yaşlı varsa Dengbej yaz. Dengbejlik zengin bir Kürt ozan geleneğidir, Dersimliler kendi ozanlarını üçe ayırmış, Lauk Söyleyen, Şuar söyleyen ve Kılam söyleyen. Şarkı, ağıt ve deyiş manasına geliyor bunlar.

Aynı şey Newroz’da yaşanmaktadır, Newroz güzel bir Kürt bayramıdır, her yıl katılırım. Kutlanmalıdır da, ancak Dersimlilerin bahar bayramı Heftemal’dir. Mitolojik hikâyesi tamamen ayrıdır. Newroz MİT’i Alevilere uymaz, çünkü onların hiç kıralı olmadı, tarihin hiç bir kesitinde bir devletin altında yaşamadılar. Dağlarda kaldılar. Yani Kawa gidip Dehak’ı öldürmez, fakirlik eksenlidir hikâyeleri ve şehirlerden korkarlar. Bütün masallarında işlenen tema budur. Dersimlilerin bahar bayramı Heftemal yakın zamana kadar kutlanırdı. Onun yerine Newroz’u koymak olmak olmaz. Ben Kürt hareketinin kendine kötülük ettiği inancındayım.

Bugün sıcak bir mücadele var, ancak bir kaç on yıl sonra bizlerin Kemalizm’i değerlendirdiğimiz gibi: Köy isimlerini değiştirdiler bilmem insanların ismini değiştirdiler değerlendirmenin aynısı bu tutumlara karşı yapılacaktır. Bu gazeteler taranacak ve bütün bu kavramlar yeniden değerlendirilecektir.

Kemal ismi için keza gene öyle, buna dair üç dört makale yazdım. Dersim’de 1500 yıllık Seyit Kemal aşireti var, Dersim arazilerin Erzincan İliç’teki ilk tapu kayıtlarında (1902) kaç Kemal ismi olduğunu yazdım. İkincisi Dersim’de çocuğun isim babasının ne olduğunu vs...

Bunlar CE hl’den tanımlamalar, dayatmalar. Ki yeni adayın söyleşisini dinledim. Dersim feodal bir yerdir demiş.

Çok yaşa diyorum, sen çok yaşa emi! Dersim’de toprak mülkiyeti dahi yoktur, feodalizm toprağa dayalı bir sömürü şekli. Kirvelik, Musahiplik, ocak geleneği binlerce yıl geriye gider. Mülkiyet daha feodal beyden hamile kalmadan evvel gelenekler vardı. Biçim değiştirirler.

Kemalist modernitenin coğrafyamızda yol açtığı acıların altında bu aday kardeşimin bakış açısı vardı. Kemalist aydınlanma yerel kimlikleri feodal ve geri görürdü, ancak kendi tarihini anlatırken Orta Asya’ya gider Asena ve Ergenekon destanı ile başlatırdı.

Ocak milliyetçiliği var mıdır, olabilir. Ancak bunun ne olduğunu en iyisi Şerif Mardin’e sormak ya da ondan dinlemektir.

Bir halkı halk yapan tutkal nedir? Yani onu tutan şey nedir?

O tutkalı ısıtırsanız soğuması için onlarca yıl gerekebilir.

Dersim'de büyük bir aydınlanma yaşandı son yıllardı. Kürt hareketi ne yazık ki bunun gerisinde kaldı, ipin ucunu kaçırdı ve 1970'lerde ilk ortaya çıkan söylemi siyaset dili olarak bugüne taşıdı.

Sözlü Tarih Çalışmalarına katılmadı, anne babamız ne diyor merakı eksik kaldı. Özellikle Kırdaşki konuşan ve Dersim yüreğinin yarısı olan kesimin ağıtı, masalı hikâyesi toplanmadı.

Bu uzak düşmenin sancısı sert söylem olmamalıdır. Ben BDP'nin düzelmesini istiyorum, bu parti Türkiye demokrasisinin en meşru tarafı. Ancak o meşruluk Dersim'de Alevi kimliği noktasında gergin söyleminde ısrar ederse, bu algı zarar görür.

Seçimler formeldir kaybedilse de bir şey olmaz, önemli olan algı yitimidir…

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...
Girit Leblebisi
  Ben vakitlice davranmış, gün batımını da izlemek için kahvelerin gürültüsünden uzakça bir bankı gözüme kestirip oturmuştum. Bir süre sonra,...