KARA ÜZÜM SALKIMIM

Edebiyat Bahcesi kullanıcısının resmi
Yurdumun ortasından kıvrılarak akan, kızımın isim anası, medeniyetlerin anası, şah damarımız, kutsal nehrimiz Dicle, sen hiç merak etme, çirkin kızım şimdilik tüysüz kuş yavruları gibi hiç bir şeye benzemese de ele avuca gelmeye başlayınca senin kadar güzelleşecektir. Kucağımda küçücük tombul bir güneşle başlayacağım güne. Gözlerini her kırpışında gündüz ve gece olacak, dünyam Dicle‘yle kapanacak Dicle‘yle açılacaktır.

 

Önce izlemekle başlayacak her şeye, bir şeye anlam veremeyecek, bazen gülecek, sık sık da ağlayacak. Sonra pembeden beyaza elma çiçekleri gibi emekleyecek, yarım yamalak iki dişi belirince de ‘hımm tamam büyüdüm` diyecek. Belki de benden korkup elini kaptırmamak için tetikte olacak hep. Sesleri heceleyene kadar bal damlası gözleriyle koyu sohbetlere dalacak benimle. Serpildikçe de dalından sarkan bir çift kirazı dişlercesine ısıracağım onu. Ağlarsa ağlasın yaramaz. Kendince öç almak için 'moruk' dese de kızmayacağım, ‘‘Ziyanı yok‘‘ deyip geçeceğim. İnadına ‘‘balım‘‘ diyeceğim ona. Gözleri, süründüğü mesafeye bakıp dünyayı dolaştığını sanarak, yeni doğmuş kedi yavrusu gibi kıpır kıpır edecek. Gamzelerinden çiçekler eksilmeyecek. Kelebek sürüleri ve bal arılarıyla paylaşacak yüzünün bahçesini. Gülümü nergislere gösterip `Bakııın bu da benim gülüm` diyeceğim. Serçe kadar boyuyla kafa tutacak evdekilere. Tombul, minnacık elleri, etli dudaklarıyla somurtacak önüne gelene. ‘‘Ahh bir de yürüyebilse...!‘‘

 

Yüzümü ısırıp öpmeye çalışacak ama beceremeyecek. Beceremeyince de gövdemi bir böcek gibi tırmanıp omuzlarıma çıkacak. Başarının sevinciyle tepeme çıkıp hınzırca sırıtacak. Ben ve o doğayı keşfe çıkacağız. Karıncalarla konuşup sincaplarla zıplayacağız. Kirpileri, ağaçları, arıları çiçekleri, balıkları ve suları pek seveceğiz. Kızım minnacık elleriyle mehtaba dokunup selam salacak Ay Dede’sine. Şarkıların en güzelini doğanın kendi sesinden dinleyeceğiz. Kurdun, kuşun, yağmurun ve rüzgârın sesinden…

Büyüdükçe tombul gölgesine bakıp “Bu da ne?“ diyecek.  Kuşkuyla süzdüğü şeker tombulu arkadaşlarıyla önce oynamayı, sonra toplaşıp çekirge sürüsü gibi bahara dalmayı deneyecek. Göğün mavisine sarmaşıklarla tırmanıp yüzecek… Rüzgârı peşlerine takıp hep birlikte Zeze‘yi ziyarete çıkacaklar. Şeker portakalı Xururuca‘ya binecek, ışık yığınları arasında saklambaç oynayacaklar.

Dağların doruklarında gezecek. Rüzgâra, annesinden aldığı kıvrımlı saçlarını taratacak. En çok da kendisi gibi dişsiz ninesine benzeyecek. Bir yanı burada çiçekleri sularken, diğer yanı Engizek‘te uğultuyla dans eden ardıç ağaçlarına karışacak.

İnsanlığın sürdürdüğü bu dev yürüyüşe onun da ayak izleri karışacak. Minnacık iki ayak izi. Bugün değilse de zamanı geldiğinde bir kertenkeleye bakıp dinozorları hayal edecek. Okyanusa; tek damladan, çığlara; minik kar tanelerinden bakacak şekerim. Kürt de olacak, Alevi de… Güneşin her rengini taşıyacak kızım. Keşfedilmemiş renklere bulayacak fistanını. Yereli de olacak evrenseli de. Sofulu da, Wollishofunlu da… Maraşlı da Zürichli de…

Güzel kokuları bayılacak kızım. Yüz bin yıl öncesinin kirlenmemiş kokularını taşıyacak bana. Çok şey öğreneceğim kara salkımımdan. Mesela, yarım kalmış Almancamı, internet denen şu zımbırtıyı ve de sol elimle çatal tutmayı… Gülünce gül kokmayı, rüzgârda yürümeyi, mehtapta iz bırakmayı, kirlenmemiş gözlerinden aşkı…

Ağzı laf yaptığında, felsefeyle tanıştığında çatışacağız onunla. Adım gibi biliyorum bunu. Ama bileceğiz ki, en güzel aşklar, en güzel kuşaklar ve de en güzel çiçekler kavgadan çıkar. Ötesi kısırlığa uzanan çöldür.

 

Haci Çakı

Not: Kara salkımım doğdu. (12 Şubat 2014, saat 9.30)

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...