DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI VIII....

Görülmüştür kullanıcısının resmi
Bir dizesinde “Günden güne odamın şeklini alıyorum” der Edip Cansever. Kuşatılmış Karanlık Mekanlardan birinde yatılıyorsa eğer bu dize de farklı anlamlaştırmalara kapı aralar. Ayhan Kavak 2 No'lu T Tipi Hapishane Tarsus / Mersin
Fakat tersinden anlamlaştırmayı gerektirir. Zindan duvarlarına benzemeye başlayanlar ruhunu Mephisto’ya kaptırır. 
Aslolan gök semayı engelleyen ve soğuk duvarlardan heykel yapmasını bilmektir. 
O zaman benzemez kimse zindana ve “odanın şeklini” almaz insan…

DUVAR YAZISI EDEBİYAT KAYINTISI

VIII

Madde 71: Bir dizesinde “Günden güne odamın şeklini alıyorum” der Edip Cansever. Kuşatılmış Karanlık Mekanlardan birinde yatılıyorsa eğer bu dize de farklı anlamlaştırmalara kapı aralar. Fakat tersinden anlamlaştırmayı gerektirir. Zindan duvarlarına benzemeye başlayanlar ruhunu Mephisto’ya kaptırır. Aslolan gök semayı engelleyen ve soğuk duvarlardan heykel yapmasını bilmektir. O zaman benzemez kimse zindana ve “odanın şeklini” almaz insan…

Madde 72: Elif Şafak’ın çok satan “10 Dakika 38 Saniye” romanının tüketime sunulmuş bir meta amacı güttüğü algısına kapıldım. Romanın bütünselliğindeki biçem ve kurguda olduğu gibi dili kullanımı da eğreti kalıyordu. En azından ben öyle okudum. Fakat en kötüsü Kürd’e biçtiği kaftandı. Kürde bakışında bir zihniyet hegemonyasına tekabül eden oryantalizm vardır. (İlginçtir Livaneli’nin Mutluluk romanında da oryantalist bakış vardır) Tecavüzcü amca kalıbı Mutluluk’ta da vardı. Etkileşim mi acaba?

            Romanın geçtiği yılların Van’ı ve karakterler sırıtmakta. Van insanını dar görüşlü, dedikoducu gösterme vs. derken Kürde reva görülenin bilinçaltından çıkmasının ürünü olmasın mı? Oryantalizm, zehirleyicidir. Edebiyata sirayeti de üzücü…

Madde 73: Şafak’ın bu romanının bir yerinde yanık sesi ya da söylediği türküyle dikkat çeken Hiç –sonra Nalan olacak- dönüşümünün ardından çok sonra, bir pasajda sesinin iyi olmamasından dolayı şarkıcılık yapamadığı söylenir. Gene 1915-1920’lere tekabül eden zamanların Van’ında nasıl bir trafik kazasıdır bilinmez, Leyla’nın dedesi ve nenesi bu kazada ölür. Anlaşılan motorlu taşıtlar çok önceden bölgede kullanılır olmuş.

Madde 74: Şafak’ın romanında ta 1954’te Tarkan ismi var imiş. Bildiğim kadarıyla Suat Yalaz’ın 1960’larda yarattığı çizgi romanda geçen uydurulmuş bir addır Tarkan. O çizgi romandan sonra Tarkan adı insanlara verilir oldu… Sahi 1953’te Van’dan ailecek minibüs tutarak ta Doğu Akdeniz’e tatile gitme ve orada yazlık ev tutmanın zorluğu düşünülmez mi? On yıllar sonrası için amenna derdim. Kanımca Şafak’ın toplumsal gerçekliği tanımamasından dolayı romanının çatısını maddi hatalarla doldurmakta. Temennim oryantalizmden kurtulması yönündedir…

Madde 75: Özellikle şiir, öykü ve denemede maddi hatalar olmamalıdır. Aksi halde metnin edebi değeri yerlerde sürünür. Fakat romanlarda mazur görülebilmekte. Uzun soluklu yazılmadan olsa gerek. Elif Şafak romanlarındaki maddi hatalar yani yazımsal anlatımda sırıtan yanlışlıklar bir nebze hoş görülebilmekte. Böylesi maddi hatalar roman çatan çok yazarda görülebilmekte. Örneğin S. Ali’nin Kürk Mantolu Madonna’sında da göze çarpar. Kahraman Almanya’da doğan kız çocuğu çok sonradan evlenip Türkiye’de doğan çocuklarından daha küçük yaşta olduğunu çıkarsadım. Elbette olmamalı ama roman hazmedebiliyor…

Madde 76: Romanın gayesinin hikaye anlatması olduğunu söyleyen Ronald B. Tobias, “Roman Yazma Sanatı” eserinde kurgunun anlatılan hikayeyi bir arada tutan iskelet olduğunu ve romandaki ayrıntıların bu kurgunun kemiklerine asılması gerektiğine dikkat çeker. Tobias, ayrıca kurgunun bir süreç olduğunu, dinamizm içerdiğini ve daha önce olanları hatırlamayı, olaylarla insanlar arasındaki ilişkileri düşünmeyi ve sonucunu yansıtmaya çalışması gerektiğine parmak basar.

Madde 77: William L. Randall, “Bizi Biz Yapan Hikayeler”de (Ayrıntı Yay.) hikayenin oluşumunda olması gerekenleri şöyle değerlendirir: “Bir hikayeyi tanımlamak için en az üç şey gerekir, birincisi bir hikaye anlatan, yani hikayeyi yaratan kişi ve hikayenin anlatılma aracı olan bir bakış açısı, dolayısıyla bir ses; ikincisi bir karakter ya da bir dizi karakter, yani hikayenin gelecekleriyle ilgilendiği gerçek insanlar ya da kurgusal yaratıklar; üçüncüsü bir dizi olay örgüsü, yani bu karakterlerin yaptıklarını, davranışlarını, başa çıkmak zorunda oldukları durum ve çatışmalar planlayan çerçeve…” üzerinde durulması gereken önemli saptamalar yapmış Randall…

Madde 78: Öykülerde olay, kişi ve mekanın olmaması düşünülemez. Çatılan öykülerin sacayağı bunlardan mürekkeptir. Her üç ayak, yazılan metinde harmanlanarak akıcı bir dil kullanımıyla yetkin anlatıya ulaşmalı. Tüm bunlar yapıldığında da ifrata kaçmadan imgelere başvurmanın yanında öyküyü ucu açık bırakarak okuyucunun düş gücünü de kamçılamak evladır.

Madde 79: Pablo Neruda, “Belki de şairin yükümlülükleri tarihin her döneminde aynıdır. Şiir, sokaklara taşmak, çarpışma üstüne çarpışmada yerini almak için saygı gördü. İsyancı diye anıldığında, şairin gözü korkutulamadı. Evet, şiir isyandır. Neruda bu anlamlı saptamayı yaparken belki de 1900’lerin başında Küba’da İspanyol işgalcilere karşı savaşan ve ecelsiz toprağa düşen devrimci şair José Marti’yi örnek alması olasıdır. Zira o belirleme en çok Marti’ye yakışır…

Madde 80: “Şimdi ateşten gömleği giyme zamanı; yeter ki ışığı görelim” diyen José Marti, tıpkı aşağıda alıntılayacağımız şiiri gibi yaşadı, şiirle hemhalleşmenin ışığını içselleştirdi.

“Aynı yalınlıkla ölmek isterim

Kırda bir çiçek gibi, sakin, gösterişsiz

Mum yerine yıldızlar parlasın üstümde

Yeryüzü uzansın altımda sessiz

Ben aydınlık ve özgürlük delisiyim

Varsın hainleri gizlesinler

Soğuk bir taş altında

Dürüstçe yaşadım ben, karşılığında

Yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim”

 

Ayhan Kavak

(DEVAM EDECEK)

 

 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...