Bazen hemen binip gidiyor, bazen de araç sahibine ağza alınmayacak küfürler ediyor, araç sahibi de oradan hızla uzaklaşıyordu. Köşeden göründü işte! Cılız ve yamuk bacakları mini eteğinin altından çok komik görünüyordu. Kasım ayı olmasına rağmen sabah yağan yağmurdan yerler ıslanmış, çıkan rüzgâr insanı üşütüyordu, o da üşümüş olmalıydı. Kısa deri montunu çekiştiriyordu çünkü. Bir kaç arabaya el ettiyse de hiçbiri durmadı. Yılın bu mevsiminde, bu saatlerde burada insanlar çok fazla dışarı çıkmazlardı. Üstelik böyle yağmurlu havada bu daha da zordu. Yağmur tekrardan çiselemeye başladı işte. Bir şey arar gibi etrafına bakınıyordu. Yolun karşısına geçerken ayakkabısının topuğu mazgala sıkıştı, sinirlendi. Yanından geçerken korna basan şoföre küfür etti.
Biraz sonra yanıma geldi, beline kadar uzanan saçlarını savurarak. Arkamdaki tezgâhtan bir sigara istedi, uzattığım sigarayı alırken zayıf ve kıllı parmaklarının titrediğini fark ettim. Dönüp gitmek üzereydi birden tereddüt etti. Yağmur da tekrardan başlamıştı. İsterse biraz bekleyebileceğini söyledim. Hemen kabul etti. Köşedeki sandalyeye ilişiverdi, "Çay içer misin?" dediğimde gözleriyle "evet "dedi. Hiç konuşmuyor ve yere bakıyordu, bende sormadım. Yıllardır bu çarşının içindeydim çünkü. Bunun gibi birçok gencin kaybolup gittiğini görmüştüm. Ağır pudralı ve makyajlı yüzünde hâlâ masumiyetin izlerini görebiliyordum. Takma kirpikler ve ağır rimel bile hüzünlü gözlerini saklayamamıştı. Birazdan hızlanan yağmur bizi büfede mahsur bırakmış bir yere çıkamıyorduk. "Bir çay daha içer misin?" dedim, "evet" dedi üşüyen ellerini bardağın sıcaklığı ile ısıtmaya çalışarak.
Gülümsedim, söze ilk o başladı. "Adım Gamze" dedi sesini incelterek. Bir sigara daha yaktı sonra sesi titreyerek devam etti anlatmaya. "Adanalıyım ben, bu şehre yeni geldim, dört kızdan sonra ben doğunca babam çok sevinmiş, kurban bile kesmiş" dedi, "fakat ben büyüdükçe kendimdeki değişikliği fark ettim. Ablalarımın elbiselerini gizli gizli giyerdim, annem yakalayınca bana çok kızardı, hatta hocaya bile götürdü kaç kere. Fakat babam için bir yıkımdı bu. Kahvehanedekiler babamla dalga geçince bir keresinde beni çok fena dövdü. Annem de ‘kaç kendini kurtar yoksa seni öldürecek’ dedi ve "ben de çıktım buralardayım " .
Anlatırken ağlıyordu, belli ki ailesini ve köyünü çok özlemişti, yüzüme bakamadı. Yağmurda dinmişti, "Para kazanmalıyım" dedi, sessizce kalktı. Saat de epeyce geç olmuştu, yüzündeki makyaj akmış çok kötü görünüyordu. Başındaki peruğu çıkararak tekrar taktı, akan makyajını temizledi, çaylar için teşekkür etti ve karanlıkta kayboldu..