Masalsı Ayetlere Dayanan İslam'ın Sosyolojisi -3-

Cemal Zöngür kullanıcısının resmi
Tek ve Gök Tanrılı Dinlerin Irkçılaşarak Bölünüş Serüveni

İlk tek tanrılı İbrani etnik ve Yahudi ırkçı egemenlik, her tarafa kendi bağnazlığını yayıyordu. Bunu kabul etmeyen insan topluluklarının bazıları köleleştirilirken, köleliği kabul etmeyenlerin bir kısmı öldürülüp diğerleri verimli alanlardan çöl ve kırsal bölgelere sürülüyordu. Bölgenin kırsal, dağlık ve çöllerinde yaşayanlar zaten her gün hastalık ve de açlıktan can veriyordu. Bunu bilen yoksul topluluklar ya mevcut tanrı ve dine inanıp tamamen kendilerini inkâr ederek yaşayacaklardı veya savaşıp onları devirmeliydiler. Çoğu zaman isyan etmekte işe yaramıyordu. Toplulukların çoğunluğunu kendilerine inandıracak güç elde etmek için, Yahudilikten daha etkili bir din bulunmalıydı. Bilindiği gibi bu ikinci tek tanrılı din Hz. İsa'nın Peygamberliğinde Hıristiyanlık olarak ortaya çıktı. Hıristiyanlık, Yahudilik gibi tek bir etnik halkın ırkçılığına dayanmadı. Tüm insanlığı kurtaracağı iddiasına sarılıp, bunda başarılı da olmuştur. En açık kanıtı, Avrupa kıtasına yayılmasını gösterebiliriz. Ancak bölgenin yerli halklarından Arapların kaderi değişmediği gibi daha da kötüye gidiyordu. Doğal olarak Araplarda bir arayış içerisindeydiler. Bu arayışın öncüleri olan Arap tüccarlar ve Hz. Muhammed, öyle bir din icat etmeliydiler ki, her konuda içgüdüsel egoist duygulara hitap ederken, her türlü ırkçılığı dünyanın en büyük kutsalı ve kurtuluşu gösterip, üstüne kolayca kimse başka yalan üretememeliydi. Aynı zamanda kendinden önceki iki dini, her tülü bağnazlık ve ırkçılıkta geçemeliydi. Çünkü geçemezse daha kötü sonuçlar kendilerini bekliyordu. Bu yalan masalsı ayetlerin mimarı, Yahudi ve Hıristiyan akrabalarından çok iyi tecrübeler edinmiş Hz. Muhammed ve ekibidir.
Hrıristiyan ve Yahudi Peygamberlerin din, aşiret baskısı, zulüm, işkence ve de talanlarından bıkan Araplar, canlıların dahi barınamadığı çöllere mecbur edilmişti. Yaşadıkları bölgenin en verimli alanları tamamen ellerinden alınırken, doğru düzgün nefes alınamayacak çöllerde hapistiler. Başka bir yere gitme şansları da yoktu. Araplar için topluca bir ölümdü bu. Ya orada aç kalarak hepsi tamamen can vereceklerdi veya çeşitli kutsal yalanlara dayanarak kendilerine kapı açmak zorundaydılar. İşte Arapların ve de İslam dininin dünyada en iğrenç ırkçı gerici, yobaz, bağnaz, katı kuralcı ve yalancı din toplum olmalarının en büyük sebebi buydu. Arap ileri gelenler ve Hz. Muhammed başka bölgelere gitme şasnları olmadığını bildiklerinden, her iki dine karşı savaşmaya karar verirler. Hz. Muhammed İslam adıyla buna teşebbüs ederken, kervan ticareti yaptığı dönemlerde maddi, manevi, askeri tüm alt yapısını oluşturuyordu. Öyle anında ortaya çıkan bir olay değildir. İslam dininin temel dayanağını diğer dinler gibi yalnızca Arap etnik, din ırkçılığıyla başlatmadı Hz. Muhammed. Tanrı, din, kişi, soy, (Peygamber ve Şeyh) kutsal kitap, ayet, dil, cinsiyet, Aşiret ve erkek egemenliği (Ataerkil) gibi ırkçılıkların hepsini aynı yücelik ve kutsallıkta Allah'ın emirleri olduğunu ileri sürüp, insanları bunlara inandırarak hareket etti. İslam dininin kendilerini insan yerine koyduğuna başta Bedeviler olmak üzere çoğu Arap aşiretler inanıp, Hz. Muhammed'e destek vererek umut kapısı aradılar. Çünkü Arap Aşiretlerinden istisnaların dışında, diğerlerini o güne kadar kimse adam yerine koymadığı gibi insan olarak hiçbir zaman görmemişlerdi.
İslam'ın yalana dayanan masalsı ayetlerine insanların nasıl inandığını, İslam ayetlerinin neden değiştirilemeyip eleştirilmeyeceğinin katı bağnaz kurallar iyi analiz edilmelidir. İslam'ın elini uzattığı her alan ve nokta derince incelenirse, yürümek için basit bir adım atış ya da tuvalete gidişte bile, akla gelmeyecek gerici faşist ırkçılık ve katı bağnaz yalancı kuralcılık Allah emri olarak geçer. Asıl İslam'ın özü bunun gibi basit örneklerde aranırsa, ne olup olmadığı daha net anlaşılacaktır. Şimdi sırasıyla tek tanrılı dinlerin masalsı ırkçı düşüncelerini ayrı ayrı özetlersek, benzerlik ve farklılıkları daha net açığa çıkıyor.
1-Yahudiliğin Masalsı Temeli: Hz. İbrahim'le başlayan ırkçılık, İbrani halkının diğer tüm dünya halklarından üstün yaratıldığına inanılıp, İbrani etnik ve Yahudiliğin içerisine başka halktan insanların girmesi kolayca mümkün olmayan ırkçılığa (Semitizm) sahiptir. Farklı etnik halklar Yahudiliğe inanmış olsa bile, kendi etnik yapısı içerisinde yaşaması dayatılır. Tüm Yahudi Peygamberler aynı zamanda kral olarak kabul edilip, öncü olanların dışında diğer akrabalarına kutsallık atfetmezler. Kutsal kitapları olan Tevrattaki ayetleri, Allah'ın yukarıdan gönderdiğini iddia etmezler. Allah; Yahudi Peygamberlerine zeka, düşünce akıl verdiği için, ayetleri peygamberlerin kendilerinin yazdığına inanırlar. Yahudiliğin kutsal kitabı Tevrat, Yahudi Peygamberlerin yaşadıkları hayat hikayelerinin özetidir aynı zamanda. İslam'da olduğu gibi Yahudi Peygamberler yanlış yapmaz diye üstün bir kutsallık saplantısı söz konusu değil. Sadece İbrani halkı tanrı tarafından diğer tüm ırklardan üstün yaratıldığına inanılır ki, “Bu dünyada ilk din ve etnik ırkçılığın birlikte ortaya çıkışıdır”. Yahudi Peygamberlerin Tevratta yazılan hayat hikayelerden dersler çıkarılarak, İbrani halkının mutluluğuna olacak şekilde yaşanmasını ister tüm Yahudiler. İslam'daki gibi, Tevrattaki masalsı ayetler üzerinde koruyucu, kollayıcı ve değişmezlik zırhı söz konusu değil. Rahatlıkla değiştirebiliyorlar ve İslamcılar gibi bunu kimseden saklamazlar.
2-Hıristiyanlığın Masalsı Temeli: Hz. İsa; önce Yahudi dinine inanmasına rağmen, Yahudiliğe muhalefet ederek ortaya çıkmıştır. Hıristiyanlığın kutsal kitabı İncil ayetlerinin, Allah tarafından gökten melekler aracılığıyla gönderildiği söz konusu değil. Hz. İsa'nın düşünce, yaşam hikayesi olarak görülüp, Allah ona zeka direnç vermesi sonucunda İncili yazan ve yazdıran peygamber olarak taparlar. Aynı zamanda insanların mutluluğu uğruna, İsa çekinmeden kendisini çarmıhta feda eden, Allah'ın oğlu olarak görülür. Dikkat edilirse, Hıristiyanlık'ta herhangi bir etnik halkın üstünlüğü söz konusu değil. Yalnızca tüm insanların Allah tarafından mutluluğa kavuşabilmesi açısından İsa, Allah'ın oğlu olarak tek aracıdır. İsa'nın dışında başka bir kutsal kişi asla kabul edilmez. Mehdi anlayışında olduğu gibi İsa'nın da bir gün tekrar geleceğine inanılıp, tek bir etnik halkın kurtuluşu değil, tüm insanlığı kurtaracağı ifade edilir. Bu yüzden Hıristiyanlık'ta etnik milliyetçilik söz konusu edilemez. Kutsal İsa ve bunun düşüncelerini savunan dinin önemi mevcuttur. Her etnik yapıdan insanlar, Hıristiyanlık çatısı altında, kendi dil, ulus kültürünü inkar etmeden rahatlıkla yaşama imkanına sahiptir. Onun içindir ki, diğer dinlerden daha kolay Avrupa vb. kıtalara yayılıp kendisine taban bulmuştur. Hıristiyanlık ilk yüzyıllarda Orta Doğu gericiliğini Avrupa'ya dayatması sonucunda mezheplere bölünerek, en sonunda Laikliği kabul etmek zorunda kaldı. Laiklik Yahudiliği de etkiledi. Çünkü Yahudiler Avrupa başta olmak üzere dünyanın tüm bölgelerine sürgün kitleler şeklinde gittiler. Gönüllü olarak hiçbir zaman topraklarını terk etmek istemediler. Ana vatanları İsrail topraklarına geri dönüş umutları uzayınca, Avrupa demokrasisi ve laikliğini benimsemek zorunda kaldılar.
3-İslam'ın Masalsı Temeli: “Burası dikkat edilmesi gereken çok önemli noktadır”. İslam'da Arap etnik, tanrı, din, dil, kişi, (Soy) kutsal kitap, ayet, halife, mezhep, aşiret ve erkek cinsiyetçi ırkçılık her şeyin üstünde ve her şeye hükmeder. İslamiyetin temeli ve İslam toplulukların tüm kültür ve de yaşamları bu mantık üzerine kurulmuştur. Mevcut ırkçı noktalardan birisine inanmayan kişi, başta Arap sonra da İslam ümmetinden değildir denilerek kâfir görülüp dışlanır. Taki tövbe edip yeniden inancını kanıtlayıncaya kadar, kimse içine alamaz o kişiyi korkudan. Ve Hz. Muhammed, Allah tarafından insan olarak değil, insan üstü diğer tüm peygamberlerden yüce şahsiyet olarak görülüp tapınılır. “Kuran Ayetlerini” hazır sayfalar şeklinde gökten meleklerle göndermiştir kendisine Allah. İleri sürülen bu mantık, her türlü düşünceyi yok sayan ırkçılığın (Düşünce Irkçılığı) ta kendisidir. Ayetleri Allah gönderdiğine göre, kimse Allahı, Hz. Muhammed'i, ayetleri yanlış, eksik diyerek eleştirip tartışamaz. Çünkü Allah'ın gönderdiği sözleri (Ayetleri) ve peygamberini eleştirmek ya da reddetmek Allah'ı reddetmektir ki, bu kimsenin haddine değildir denir.
Bu bağnaz faşist dayatmalar sonucunda İslam'a, Allah'a, Peygambere, soyuna, kutsal kitaba, ayetlere, halifelere, mezheplere, tarikat ve cemaatlere körce bağlanan insanlar düşünemeyen, göremeyen, duymayan, konuşamayan sürüler demektir. İslamiyetteki ırkçı bağnaz faşist yapı diğer tüm Müslüman toplumlara aynı şekilde taşınmış olup, bazı toplumların kendi özgün kültürel yapılarından kaynaklı ufak farklılıklar görülse de, ırkçılık etkisini her noktada şiddetle gösterir. Kendini bilmez uyanık cahiller İslam barış dinidir, İslam'da şiddet yok, gerçek İslam adam öldürmez gibi aldatmayla, İslam'ın katliamcı yüzünü saklamak amaçlıdır. Ve akıl yoksunları İslam'ın bu propagandasına rahatlıkla aldanıyor. Bugüne kadar İslam'a bağlı tüm mezhep, tarikat ve cemaatlerden, insan kellesi kesilmesini reddeden ya da insan öldürmemiş bir anlayışı kimse gösteremez.
İslam'daki körü körüne bu saplantılı yaşam biçimi, Yahudilik ve Hıristiyanlık'ta bu kadar bağnaz ve derin şekilde görülmez. Düşünen her insan, kuran ayetlerinin hepsi Hz. Muhammed ve çevresindekilerin uydurduğu masallardan ibaret olduğunu rahatlıkla anlar. Allah; diğer peygamberlere ayetler göndermedi de, Hz. Muhammed'e neden gönderiyor? Peygamberse hepsi peygamber, Muhammed'in diğerlerinden en ufak bir üstünlüğü yok. Hatta İsa dini anlamda her ikisinden daha evrenselcidir. İslam'da her şeye giydirilen ırkçı bağnazlıkla, halifelerin uydurduğu masallar bile kutsal ayetler olarak Kuran'a yerleştirilmiştir. Bütün bunların İslam ırkçılığı şeklinde hayata geçirilmesinin ana kaynağı, Arap toplumunun yaşadığı bölgenin iklim, ekonomik, aşiretçilik, dışlanmışlık, açlık ve katliamlarla gerçekleşen ölüm korkusudur. Arapların dışında dünyanın başka hiçbir toplumunda bu kadar derin ırkçı, ukala, yalancı ve korkuya dayalı bir kişilik bozukluğu şekillenmiş değil. Bu masallar şu şekilde hayata geçirilmiştir.....

Kategori: 

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...