Ayna çarpması

Savaş Yadırgı kullanıcısının resmi
Karısı da alıp başını gitti. Bu da olmuştu işte. Terkedilmişti.

Kadın her şeyi almıştı. Kapı arkasında almak için bıraktığı boy aynası çarptı gözüne. Onu da alırdı pekâlâ demek ki kapı gizlemişti. Aynanın önüne gelip durdu. Kapalı çarşıdan aldığı günü hatırladı. İkinci el bir dükkândı. Ayna onca eşya içinden ona unutulmuş insanlar gibi bakıyordu uzaktan. Sanki aralarında ortak bir şey varmış da o da bunu biliyormuş gibi hemencecik sevmişti. Aynadaki yansıyan bacaklarına baktı. İki kenarından tutup aynanın boş odaya eski kanepenin karşısına, fıstık yeşili rengine boyanmış duvara dayadı. Aynanın karşısına geçip kanepeye, dayanma süresi geçmiş bir enkaz gibi yığıldı.

Beyaz tül, rüzgârın her esintisiyle dalgalanıp içeriye savruluyordu. Savrulan yaşam rüzgarında beyaz tül gibi hissetti kendisini. Tül gibi zayıf ve delik deşik.

Hayatta en çok korktuğu yalnız kalmaktı.
Her seferinde başına gelirdi. Çok sevdiği dede ve ninesi terk etmişti önce. Tam onların yalnızlıklarına alışmıştı ki, korkunç bir şeyler olmuştu. Evde kıyamet koptu. Babası dayanamayıp kapıyı vurup gitti evden. Dışardaki yağmurlara karışıp savrulup gitmişti uzaklara. Gelmesi için çok beklediler annesiyle pencere önünde. Aylarca. Kaç mevsim geçmişti, saymadı. Ama dönmedi. Olacak iş değildi, bunu babasından ummazdı. Çok aramıştı babasını. Her yerde onu gördü. Bir adamın çocuğun saçını okşayışında aradı babasını. Bir özlem dolu kucaklamada aradı, sıkı sıkı tutulmuş bir elde gördü babasını. Her sarılışında babaların çocuklarını, babasına sarıldı. Her kızdıklarında babaları çocuklarına, kendine kızılmış gibi üzüldü, sevindi, küstü babasına. Oysa kızmazdı o. O terk ederdi. Ah bir babası dönseydi, ne kadar çok sevdiğini gösterirdi. Kim bilir belki de onu affederdi. Bir dönseydi. Bir çocuğun yüreğindeki babasızlık cehennemden daha acıydı. Bunu bir bilebilseydi? O babalar terk edilen çocukların yüreğindeki özlemi duysaydı inan dönerlerdi. Hani dönseydi babası, başını o tütün kokan göğsüne yaslar, ciğerleri baba kokusuyla dolana kadar kalkmazdı kucağından.

Bir gün işten annesiyle birlikte dönecek babasının yolunu gözlerken pencereden, ne olduysa o zaman olmuştu. Yağmur yağmaya başlamış ve yağan yağmurla birlikte yüzü değişmişti annesinin. Sanki yağmur annesine önemli bir şeyler fısıldamış gibi ayağa fırlamıştı. Beyazlaşmış saçları ve kenetlenmiş dişleriyle kapıyı açıp babasının gittiği yoldan, babasının bırakmış olduğu yalnızlığa yürümüştü. O öylece babasının ardından giden annesinin terk edilişine bakmıştı. Günlerce beklemişti annesini. O zamanlar küçüktü. Ayrılıkların hayatın bir parçası olabileceğini idrak edememişti daha. Bekledi çocuk hem annesini belki de babasını. Ama en çok annesini.
Bunu gören komşuları üzgün gözlerle baktılar çocuğa. Annesinin gelmeyeceği anlaşılınca, vicdanlarını rahatlatmak için yetimler yurduna verdiler onu. İki üzülüp üç gün içinde unuttular. Yurttaki bazı hastalıklı insanlar ona bakmakla yetinmeyip gece yalnız yakaladıkları bir saatte onu yemekhanede sıkıştırdılar. Çok bağırmıştı ama nedense hiç sesi çıkmamıştı. Ne annesi duymuştu sesini ne de babası. Aylarca sürmüştü bu azap. Ve bir gün kaptığı gibi bıçağı öyle bir sallamıştı ki kaçmasaydılar, gördükleri o gündü. Bir daha ilişmemişlerdi. Bu sırrı ömür boyu kanayan bir yara gibi taşımıştı koynunda.

Aynadaki kireç kesmiş yüze çarptı gözleri. Baktıkça değişti aynadaki yüz, baktıkça bulanıklaşıp başka yüzlere dönüştü. Gözler başka gözlere. Korktu. Yetimhanedeki o gecelerde korkuya benzer korkular sardı içini. Aynadaki suret baktıkça onu terk eden babasına dönüştü önce, sonra annesine, karısına, ardından yetimhanedeki görevliler oldu.
Dişleri kenetlendi önce. Hırsla aynaya hücum etti.

İnsanlar; önce binadan bir aynanın atıldığını gördüler, çok geçmeden bir adamın düştüğünü. Ve bu insanlar ne bu adamı ne de hikâyesine kafa yordular. Tüm bu olup bitenlere “Ayna çarpması!” deyip geçtiler.

Kategori: 

Bunları Okudunuz mu?

04/20/2024 - 16:37
03/31/2024 - 21:39
03/21/2024 - 04:53
01/14/2024 - 19:15

Hapishane Edebiyatı

Ümüş Eylül Hapishane Dergisinin 51. Sayı...
Tekirdağ Cezaevi tutsaklarınca elle yazılıp mektuplarla dağıtılan Ümüş Eylül Kültür-Sanat dergisinin Nisan-Mayıs-Haziran 2024 tarihli 51. sayısı...
TEK KİŞİLİK HÜCREDE YAZILAN BİR ÖYKÜ: DE...
               Mahallenin kimi çocukları ondan hem korkar hem de onunla uğraşmaktan vazgeçmezdi kargalar...
Duvarları delen çizgiler
Balıkesir Burhaniye yakınlarında yaşayan arkadaşlara davet. 10 Aralık'ta Insan hakları haftasında, Burhaniye Yerel Demokrasi ve Insan Hakları Gündemi...

Konuk Yazarlar

"BİZ BAŞKA TÜRLÜ SEVERDİK BİRBİRİMİ...
Derken, Galata Yokuşu'nun oralarda, yeni kurulmuş bir ajansta iş buldum. Burada getir götür işlerine bakacak ve Tünel'den başlayıp, Levent'e...
Mivan’ın bakışı Bahri’nin ağıdı/ Uğur YI...
  Neyse bir ihtimal dedik, başladık isteklerimizi sıralamaya: “Bahri arkadaş sen kuzeninin çok güzel saat yaptığını…” daha sözümü bitirmeden, “...
Utanmak/ Sıdo için/ Sevda KURAN
  Fakiri, zengini, orta hallisi, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni'si, hacısı, hocası, orospusu, delisi ve de pavyon kabadayıları, sarhoşlarıyla...